Delhi Sultanlığı, Hint Yarımadası’nı yöneten ilginç imparatorluklardan biridir. Bu sultanlık, 1206-1526 yılları arasında 300 yıldan biraz fazla bir süre ile Hindistan’ı yönetti.

Bu bölgeyi yönetmiş olan diğer imparatorlukların çoğunun aksine, Delhi Sultanlığı’nın tek bir imparatorluk ailesi yoktu. Bunun yerine, bu 300 yıllık dönemde beş farklı hanedan tarafından yönetildi. Bu hanedanlar şöyledir:
- 1. Memluk Hanedanlığı
- 2. Khalji Hanedanlığı
- 3. Tuğluk Hanedanlığı
- 4. Seyyid Hanedanlığı
- 5. Lodi Hanedanlığı
Kökenlerini anlamak için hanedanların her birine ayrı ayrı bakalım.
- Memluk Hanedanlığı (1206–1290)
Kelimenin tam anlamıyla kölelerin hanedanlığıdır. Yerel dilde “Ghulam Hanedanı” olarak bilinir. Bu hanedanlık, saltanatın ilk hanedanıydı ve eski imparatorlukların bozularak yeni bir imparatorluğun kurulması döneminde kurulmuştur.

Delhi Sultanlığı’nın hikayesi, genç bir Türk çocuğun köle olarak alındığı Orta Asya’da başlıyor. Çocuk, daha sonra modern İran’ın köle pazarlarında Fars bir soyluya satılır. Bu soylu, çocuğa son derece iyi davranır ve onun hem dini hem de bilimsel çalışmalarda eğitilmesini sağlar. Ayrıca binicilik ve okçuluk da öğretilir. Ne yazık ki, çocuk yeni bir efendiye satılır. Bu efendi bir tüccardır ve çocukla birlikte günümüz Afganistan’ındaki Gazne şehrine kadar seyahat ederler. Burada da tekrar başka bir efendiye satılır. Bu yeni usta, Ghor İmparatorluğu’nun Sultanı Mu’izz ed-Din Muhammad Ghori’den başkası değildir ve o dönemlerde Ghor’lu Muhammed olarak biliniyordu. Köle çocuğun adı ise Qutub ad-Din Aybek’ti.

Qutub ad-Din Aybek, padişahın mekanında ve ordusunda çalışkanlığı ve becerisi ile hızla yükseldi. Sonunda general rütbesine kadar çıkabildi. Hindistan’ın işgalinde Gur İmparatorluğu’nun önde gelen generallerinden biri oldu. Aybek, girdiği her savaştan galip çıkacak ve Ghor İmparatorluğu’nun bir devlete doğru genişlemesinde yardımcı olacaktı. Daha sonra Ghor’lu Muhammed’in öldürülmesi, Ghor İmparatorluğunun parçalanmasıyla sonuçlandı. Parçalanmadan sonra çeşitli generaller kendi bölgelerinde bağımsız sultanlıklar ilan ettiler. Qutub ad-Din Aybek de kendi kontrolü altındaki bölgeyi kendi sultanlığı olarak ilan etti.

Bu hanedan, neredeyse yüz yıl süresince Kuzey Hindistan’da hüküm sürdü. Hanedanın hikayesi imparator rütbesine yükselen bir köle çocuğun hikayesidir.

Bu nedenle, Kölemenler olarak bilinir. Aynı isimde Kuzey Afrika ve Mısırda kurulan Kölemenler devleti ile karıştırmayın. Köken olarak Ghur’ların Afganistan kökenli olmasıyla karıştırılır ama esas gerçek, Kutub-ed Din Aybek’in etnik olarak Pashtun kökenli değil Türk kökenli olmasıdır.

2. Khalji Hanedanlığı (1290–1320)
Khalji Hanedanlığı, yaklaşık 30 yıllık toplam egemenlik süresi ile Delhi Bölgesini yönetmiş olan en kısa ömürlü hanedandı. Khalji, Memluk soyluları arasındaki bir çatışmadan faydalanarak iktidara geldi. Khalji’ler kabilesi lideri Celal-ud-din Khalji bu durumdan yararlanarak Memlüklere karşı bir darbe yaptı. Darbe sonunda 17 yaşındaki Memlük sultanı Muiz-ud din Kayikabad bir suikast ile öldürüldü. Böylece Memluk Hanedanlığı sona erdi.

Khalji’lerin kökenleri tam olarak net değildir. Celal-ud-din Khalji’nin ataları aslen Türktü ve yüzyıllar önce Afganistan’a göç etmişlerdi. Zamanla yerel kültürlerle kaynaştılar, Afganlı’larla evlendiler. Delhi Sultanlığı döneminde Khalji’ler artık Türk kültürünü değil Afgan – Türk karışımı bir kültürü takip ediyordu. Bu nedenle onları Türk olarak değil de Afgan / Pashtun olarak gören Türk soyluları tarafından küçümsendiler. Khalji’ler ilginç bir şekilde, hiçbir zaman Paştu dilini konuşmadılar, bu yüzden de Pashtunlar onları Türk olarak kabul etti.

Khalji hanedanının Hindistan’da yükselişinden önce, Khalji’ler kabilesi Afganistan’ın Helmand ve Laghman vilayetlerinde iki yüzyıldan fazla bir süre hüküm sürmüşlerdir. Zamanın tarihçileri de onları ne Türk ne de Afgan olarak değil, ikisi arasında başka bir şey olarak görüyordu. Bu hanedanın bu kadar kısa ömürlü olmasının sebeplerinden biri de belki de buydu.

Türk soyluları onları küçümsedi ve Türk olarak görmedi. Afganlı’ların da desteğine sahip olamadılar. Hanedanın yaptığı en iyi işlerden birisinin kısa süren hükümdarlığı sırasında Moğol istilasını durdurması olarak bilinir.

3. Tuğluk Hanedanı (1320-1414)
Delhi Sultanlığı’nın en uzun süre hüküm süren hanedanlarından birisi oldu. Moğolları sınırda tutan ve Hindistan’a açılan geçidi koruyan bu hanedandı.

Bu hanedan en çok askeri gücü, yayılmacılığı, isyanları ve zulmü ile bilinir. Ünlü gezgin İbn-i Battuta bile bu hanedanın uyguladığı gereksiz zulümden şöyle bahsetmişti.
“Sultan, kan dökmeye çok hazırdı. İster bilgili, ister dindar, ister yüksek mevkideki insanlar olsun, hiç düşünmeden küçük ve büyük hataları hemen cezalandırırdı. Her gün zincirlenmiş, esir edilmiş yüzlerce insan huzura getirilir, idam edilecekler idam edilir, işkence göreceklere de cezası hemen verilirdi.” – İbn Battuta

Tuğluk Hanedanı, Moğolları birkaç kez yendi ve Moğolların yaptıkları zulme karşı zulüm gördü. Bir çok olayda Moğol habercileri hemen öldürüldü. Savaş esirleri prensip olarak kılıçlara takılırdı. Moğollar, Delhi Sultanlığı’nın gücünün kırılamayacağını anlayınca barış istediler.
Bu hanedanın yükselişi, tek bir kişinin hayatına bağlıdır, hanedanın kurucusu olan Gazi Malik’e. Malik, soylu bir kişi değildi. Geçmişi ve kökenleri hakkında fazla bir şey bilinmiyor. Bazıları onun Khalji hanedanlığının yönetimi altında Orta Asya veya İran’dan Hindistan’a gelmiş bir yabancı olduğuna inanıyor. Başka tarihçiler onun Hindistan’da doğduğuna inanmış gibi görünüyor. Bazıları da onun, Memluk imparatorlarının yönetimi altında bölgeye getirilmiş bir köle olduğuna inanıyor. Kimileri onun Türk kökenli, başkaları ise Hint kökenli olduğuna inanıyor. Belki de ikisinin bir karışımıydı. Ne olursa olsun, kendisini ve kökenlerini “avare bir merd” (avare bir kişi) olarak tanımlıyordu.

Gazi Malik’in Delhi’ye ne zaman ve nasıl geldiği tam olarak bilinmiyor ama onun iş arayan çaresiz bir genç adam olduğu biliniyor. Bir süre sonra Celal-ud-Din Khalji’nin imparatorluk muhafızlarına katıldı. Muhafızlar arasında hızla yükseldi. Celal-ud-Din’e olan bağlılığı nedeniyle siyasette yükselmemeyi tercih etti. Gazi Malik, Alauddin Khalci’nin yönetimi altındaki Moğol İstilaları sırasında öne çıktı. Vali ve General olarak atanmasına rağmen savaşın ön cephesinde bulunmaktan çekinmedi. Moğolları bir çok savaşta yendi. Moğollar karşısındaki zaferlerinin kesin sayısı bilinmiyor, ancak çeşitli kaynaklara göre en az 18 ve en fazla 29 çatışmadan zaferle çıktığı söyleniyor.

1320’de Khalji Hanedanlığının Sultanı, generallerinden birisi olan Hüsrev Han tarafından öldürüldü. Gazi Malik, Hüsrev Han’ı sultan olarak tanımayı reddetti ve Delhi’ye doğru yürümeye başladı. Devrilmekten korkan Hüsrev, Alauddin Khalji’nin daha önce tutuklanan üç oğlunu idam ettirdi. Gazi Malik’in imparatorluk ordusu Hüsrev’i yakalayıp öldürdü.
Alauddin Khalci’nin oğullarının ölümünden sonra tahtın bir halefi kalmayınca Gazi Malik, tahta geçti ve ismini Ghiyas ud-Din Tuğluk olarak değiştirdi. Tuğluk ismi soylu bir aile adı değildi.

Ghiyas ud-Din Tuğluk, etnik olarak bir Pashtun değildi, birçok kaynak onun bir Türk köle ile Hindu bir annenin oğlu olduğunu belirtiyor. Yani Gıyaseddin Tuğluk, büyük olasılıkla Türk-Hint kökenliydi.

4. Seyyid Hanedanı (1414–1451)
Seyyid Hanedanı, Khalji hanedanından sonra Delhi Sultanlığı’nın en kısa ömürlü hanedanı oldu. Seyyid Hanedanlığı, Delhi Sultanlığı’na olumlu veya olumsuz bir katkı sağlamadığı için pek fazla bilinmez. İktidardaki aile, Hz.Muhammed’in soyundan olduğunu iddia ettiğinden dolayı Seyyid unvanını almıştı.

Seyyid’lerin yükselişi Tuğluk Hanedanlığı’nın zayıflaması sayesinde kendiliğinden oldu. Tuğluk Hanedanlığı’nın düşüşü, Delhi Sultanlığı tarihinin en zayıf dönemiydi. Bu düşüş, Timur’dan başkasının işine yaramadı.

Yükselen Timur İmparatorluğu ile geri kalmış Delhi Sultanlığı arasındaki savaş, Timur’un Kuzey Hindistan’ı işgaliyle başladı. Timur, Delhi Sultanlığı’nın ordusunu dört kez yenerek Delhi’nin dış mahallelerine kadar geldi. Delhi Sultanlığı, düzinelerce savaş filinden oluşan bir orduyla Timurlularla karşı karşıya geldi. Timur’un süvarileri daha önce böyle canavarlarla hiç karşılaşmadığı için savaşmayı reddetti. Timur, hücum eden filleri ürkütmek için güzel bir taktik uyguladı. Sırtlarında kuru saman yüklü tek sıra halinde yavaş yürüyen develeri cepheye sürdü. Fillere yaklaştığına samanlar ateşe verildi ve develerin oluşturduğu sıra anında bir ateş duvarı haline geldi. Filler, paniğe kapılıp geriye kaçarken kendi birliklerini ezdi.
Timur, Delhi Sultanlığı güçlerine toparlanma imkanı vermedi ve dağılan askerlere karşı bir saldırı başlattı. Bu bir katliamdı. Kaçan askerler kolayca avlandı ve katledildi. Delhi şehrine de merhamet gösterilmedi ve yağmalandı. İnsanlar kılıçtan geçirildi. Timurluların ele geçirdikleri her şehirde yaptıkları gibi şehir halkının kesik kafalarından yapılmış kuleler Delhi meydanlarına dikildi. Delhi’nin toparlanması ve eski seviyesine ulaşması yüz yıldan fazla zaman alacaktı.

Timur, Delhi’yi aldıktan sonra Orta Asya’daki başkentine geri döndü ve Pencap bölgesini Seyyid Hızır Han isimli bir valiye bıraktı. Hızır Han, daha sonra Delhi’den geriye kalan bazı bölgeleri de istila etti ve Seyyid Hanedanlığı’nı kurdu, ancak Timurlu’ların vassal olmasını ve her yıl vergi ödemeyi kabul etti, kendisine asla Sultan ünvanını almadı.
Hızır Han’ın oğlu Seyyid Mübarek, babasının ölümünden sonra tahta geçtiğinde kendisini padişah ilan etti. Timurlu’lardan bağımsız olarak Delhi Sultanlığı’nı tekrar kurdu. Saltanat, önceki hanedanların sahip olduğu gücü hiçbir zaman oluşturamadığı için yönetimi de kısa sürdü.
Seyyid Hanedanlığı’nın kökeni hakkında fazla bir şey bilinmiyor. Seyyid oldukları iddiaları bile çok az kanıt olduğu veya hiç kanıt olmadığı için şüphelidir.

5. Lodi Hanedanlığı (1451–1526)
Lodi Hanedanı, Delhi Sultanlığı’nın son hanedanıydı. Bu hanedan, en çok Delhi Sultanlığı’nın gücünü yeniden inşa etme ve onu eski ihtişamına geri döndürme çabalarıyla bilinir. Ancak bu çabalar Babürlü’lerin Hindistan seferleri başladığı için kısa sürdü.

Lodi Hanedanı, Seyyid Hanedanı’nın son padişahı olarak iktidara geldi. İsmi Seyyid Ala-ud-Din Şahtı. O dönemin Sirhind valisi olan Behlul Han, Lodi’ler lehine tahttan çekildi. Yerine gelen oğlu Sikandar Şah döneminde Lodi imparatorluğu genişlemeye devam etti.

Lodi Hanedanlığı’nın kökenleri hiç şüphesiz Paştun’lulara dayanıyordu. Behlul Khan Lodi, Multan şehrinden bir Pashtun’du ve Lodi kabilesinin reisiydi.
