Türk-Mughal’lerin orta asya kökenli olmaları nedeniyle pek çok ilginç özelliğe sahip oldukları kesindir. Mughaller, geldikleri coğrafyanın karakteristik özellikleri olan kısa saçlılık, köselik, kısık gözlülük, sarı / soluk benizlilik, orta / kısa boyluluk gibi biyolojik özelliklere sahiptirler. Buna karşılık dayanıklılık, kararlı/inatçı kişilik yapısı, organizasyon yeteneği, savaş becerileri gibi konular da sahip oldukları öteki niteliklerdir. Ekteki yazıda bazı Babür sultanlarının kişisel özelliklerini veriyoruz.
Babür Şah (1483-1530) Çok yüksek bir fiziksel gücü olduğu söylenirdi. Kollarıyla iki yetişkin kişiyi taşıyabilir ve bu şekilde bir duvara tırmanabilirdi. Delhi’ye kadar gidilen yolda karşılaştığı nehirleri her zaman yüzerek geçerdi.

Hümayun Şah (1508-1556) Bir keresinde bir nehirde boğuluyordu. Bhisti isimli bir sucu onu kurtardı. Bunu ödüllendirmek için Hümayun kendisini bir günlüğüne imparatorluk tahtına çıkardı. Bu sürede verdiği emirler onun ismiyle anıldı.

Türk – Mughal imparatorluğunun kökleri babaları tarafından Timura kadar gider. Anne tarafında ise kökler Cengiz Han yönündedir. Babürlüler kendilerini “Moğol” olarak isimlendirmeyi sevmezlerdi, çünkü bu isim Moğollar ile ilişkilendirilmeyi gösterirdi.

Babür isminin anlamı Kaplandır. Babür Şah’ın asıl ismi Zahiruddin Muhammed’dir.

Ekber Şah (1542-1605) Bugünkü Pakistan’da Karachi yakınlarında Amarkot kentinde doğmuştur.

Ekber Şah anne ve babasından uzakta bugünkü Hindistan’da Rewa kentinde büyümüştür.

Cihangir Şah (1569-1627) Üzümü çok severdi, Agra Kalesinde bir üzüm bağı kurdurtmuştu. Buraya İrandan üzüm fideleri getirtildi ve üzüm sularından şarap yapıldı. Burasının ismi “Anguri Bagh” – Üzüm Bahçesi idi.

Ekber Şahın disleksi hastası olduğu ve bu nedenle okuma yazmayı öğrenemediği söylenir.

Ünlü Tavus Kuşlu tahtının yapılması 7 sene sürmüştü ve zamanın parasıyla 10 milyon Rupiye mal olmuştu. Tavus Kuşlu Taht, Delhideki Red Fortta, Diwan-i-Khas’ta (Özel Ziyaretçi Salonu) bulunurdu. 1739’da Delhi’yi ele geçiren Nadir Şah Afşar tarafından İran’a götürüldü. Tahtın parçalandığı ve bir kısmının İran Merkez Bankası’nın ulusal hazinesindeki Tavuskuşu tahtına eklendiği söyleniyor. Bir diğer bölümünün de İstanbul’da Topkapı Sarayı’nda olduğuna inanılıyor.
